Pişmanlık duymak insan olmanın bir parçasıdır. Pişmanlık, ‘Geçmişte bir şeyler farklı olsaydı, daha mutlu, daha iyi olurdum diye düşünüyor olmak ‘demektir. Olayların izleri zihin hafızamıza kaydedilir. Zihnimizde pek çok hikayemizin hatırlaması dönüp durur: çözümlenmemiş şeyler, bitmemiş işler, keşke yapmasaydık ya da söylemeseydik dediğimiz şeyler, keşke yapsaydık ya da söyleseydik dediğimiz şeyler. Bunlardan bazıları hızla geçer, bazıları zamanla solar, ama bazıları olduğu gibi kalır ve olduğu kadar canlıdır.
Manevi yolculuğun bir parçası da, içimizdeki pişmanlık duygularını çözmeye başlamaktır. Her şeyden önce, bu deneyimlerden birçok şey öğrenebiliriz; bu deneyimler işlerimizi daha farklı şekilde yapmamıza yardımcı olur. Bu pişmanlıkların etkilerini de temizlemeye başlarız.
Bu kadar derin pişmanlık duymanın iki etkisi vardır: Biri şimdiki zamanda kendimi mutlu hissetmememdir, çünkü bu pişmanlık üzerimde bir gölge gibi asılı durur, diğeri ise kendimle olan ilişkimi zedelemesidir.
Pişmanlığın bir döngüsünü olduğunu söyleyebilmek mümkündür:
Önce inkâr gelir; böyle olmadı – bu olmamalı.
Sonraki şaşkınlık aşamasıdır; ‘bunu nasıl yapabildim/söyleyebildim?
Ardından kendini cezalandırma gelir; “Bunu yaptığım için kendimi tokatlayabilirim.”
Ve son olarak bu cezayı pekiştirme. Cezalandırma kısmını tekrar tekrar oynatarak, kendime karşı olumsuz bir tavrı pekiştirmeye devam ederim. Bu ruha çok zarar verir.
Kaliteli bir yaşamın merkezinde kendime olan sevgiyi, saygıyı ve değeri pekiştirmem gereklidir. Bunun yerine kendimle ilgili olumsuz bir görüşü sürekli pekiştirmeye kalkarsam, bunu yapmam imkansızlaşır; bu değersizlik hissi beni zayıflatır. Kendime saygı duymazsam, başkalarına, topluma ve çevreye de saygım kalmaz.
Halbuki vicdanımla arkadaş olmalıyım. Ruhsal bir öğrenci olarak ilerlerken, yalnızca en derin inançlarımla uyumlu olanı yapmayı, bunu söylemeyi, başkalarının baskısına ve bu inançlara karşı durmayı, her türlü baskıya direnmeyi öğrenmeliyim.
Bunu yapmak için gerçekte kim olduğumu anlamam gereklidir.
Ben fiziksel kimliğim değilim; bedenimden, cinsiyetimden, kültürümden veya eğitimimden gelen o benlik duygusu – her şeyin geçici olduğunu unutturur – ve bir an kendimi kibirli ve üstün hissetmeme, bir sonraki anda kendime saygı duymayıp, değersiz hissetmeme neden olur .
Bir ruh olduğumu anlamalıyım. Ruhsal, ebedi, ölümsüz bir ışık varlığı – ruh; beden kostümünün içindeki yaşayan gözle görülmeyen sessiz varlık . Ruh – genişliği uzunluğu bir şekli olmayan – bir ışık noktası, güçlü bir noktadır.
Bu gerçeği anlamaya ve deneyimlemeye başladığımda, kim olduğum konusunda kendimi çok rahat, hafif ve tatlı hissederim. Kendimle doğal bir barışıklık hali oluşmaya başlar. Geçmişte beden olduğumu zannetmenin geçici etkileri altında kaldığım için birçok şeyden etkilendiğimi anlayabiliyorum. Artık pişman olacağım hiçbir şeyi yapmama gücüne sahip olabilirim.
Bu ruhsal yol ve meditasyon pratiği geçmişi ve üzerimde yarattığı etkiyi iyileştirmeye başlar ve vicdanımla farklı bir ilişki geliştirmeye başlarım. Kendimin en kötü düşmanı değil, en iyi arkadaşı olurum.
Charlie Hogg