KONTROL ETME ALIŞKANLIĞI
Çoğu insan artık, başka birini kontrol edemeyeceği fikrine aşinadır. Kontrol edebileceğiniz tek şey kendi tepkinizdir. Fakat neden bu hatayı yapmaya devam edip kendimize acı çektiririz. Ve acı çekeriz… Ne zaman bir başka insana, doğrudan ya da dolaylı olarak, bozulsak, bu onların bizim üzüntümüzden/incinmemizden sorumlu olduklarına inandığımız anlamına gelir.
Öyleyse bunu incelemek üzere, özellikle bu alışkanlığın tavşan deliğinden aşağı inelim, belki neler olup bittiğini anlayabiliriz.
Dedikleri gibi her şey, siz daha emeklerken başlıyor gibi görünüyor. Bize çok küçük yaşlarda, mutluluğumuzdan diğer insanların ve koşulların sorumlu olduğu öğretilir. Bunu öğrendiğimizde, acılarımızdan, korkularımızdan ve öfkemizden de onların sorumlu olduğunu öğreniriz. O zamandan itibaren, bu inanç, hayatımızı sık sık bir kurban olarak tanımlamaya başlar. Hızla bilinçaltımıza girer ve illüzyonunu oradan yönetir. Düşüncelerimiz, duygularımız ve tutumlarımız, başkalarına yüklediğimiz sorumluluğun habercisi olan işaretleri taşır.
Düşüncelerimiz, ‘’Yapmalılar, yapmak zorundalar ‘’ gibi kelimeleri içerdiğinde, bu, “diğer insanlar benim düşünceme göre hareket etmeliler’’ inancının bilincimizi yönetmesine izin verdiğimiz anlamına gelir. Bu tür sözlerin veya yargıların görünmesi, sinirlilik, hayal kırıklığı, endişe gibi duyguları tetikler. Herhangi bir ebeveyne ya da yöneticiye sorun: muhtemelen bu tür duyguların bilinçlerine hâkim olduğu birçok anı anlatacaklardır. Bunu sorumluluğu hemen başkalarına yansıtmak takip eder.
İçinde yaşadığımız dünyamızda birçok şey bu inancı günbegün birçok kereler körükler. Amaç, güvensizlik duygumuzu harekete geçirerek, güvenliğimizin ve mutluluğumuzun onların sunduklarını alıp tüketmeye bağlı olduğu inancını beslemektir. Yani özgür olduğumuzu zannederken, aslında diğer insanların nasıl olması, ne yapması ve bana istediğimi vermesi gerektiğini içeren bir bu inanç sistemine hapsolmuş durumdayız.
Bunu tam olarak idrak edince, ancak o zaman buna gülebilirsiniz. Ancak yaşamınızın en güzel kısmını kendinizi başkaları yüzünden üzülerek geçirdiyseniz, önce ağlamak da isteyebilirsiniz!!!
Bu inanç sisteminin en derin yönü, aradığımız içsel mutluluğu ve tatmini yalnızca dışarıdaki dünyanın bize getirebileceği fikridir. Onu arıyoruz çünkü acılarımızı hafifleteceğine inanıyoruz. Anlamadığımız, arayış eyleminin ta kendisinin, yani istemenin, bizi nasıl rahatsız ettiği ve böylece ıstırabımızı devam ettirdiğidir.
Sonunda farkına vardığımız çelişki şudur; Bizler zaten huzur ve mutluluk doluyuz. Huzurlu olmak, hoşnut olmak ve bir diğerine ihtimam göstermek(sevmek) asli mizacımızdır. Ancak bu tür nitelikleri ifade ettiğimizde, onları hissediyoruz ve biliyoruz ve ancak böyle anlarda kendimizi bilebiliyoruz.
Başkalarının ne yapacağını ve ne olacağını kontrol etme dürtümüzün nedenini basitçe ifade edelim: aslında her zaman bizimle olan gerçek mizacımızı yanlış yerlerde aramak… Bu kadar basit olabilir mi?
SORU: Istırabınızı en çok kime yansıtırsınız?
DÜŞÜNCE: Bir duruma veya kişiye, verilebilecek birçok farklı yanıt vardır. Sizi duygusal bir tepki vermek yerine, düşünülmüş bir yanıt vermeyi tercih etmekten alıkoyan nedir?
UYGULAMA: Bu hafta, nasıl bir tutum yaydığınızı fark ederek, kendi kontrolünüzde tutmayı deneyin.
MIKE GEORGE 2022