Güneşin Çiçeği
Bir zamanlar içinde türlü çiçeklerin yetiştiği bir bahçe varmış. Bu bahçede, zayıf, sarı bir çiçek yetişiyormuş. Küçük, sarı yapraklarının çevrelediği, yuvarlak ve yeşil-kahverengi bir yüzü varmış. Gövdesi öyle küçükmüş ki, diğer çiçekler açtığında o görünmüyormuş.
Aslında güneşi de çok zor görüyormuş. İlkbahardan ve özellikle yazdan nefret ediyormuş. Bu mevsimlerde tüm çiçekler o kadar çok açıyormuş ki, küçük, sarı çiçek zorlukla nefes alabiliyormuş. En kötüsü ise güneşin, çok sevdiği ışınlarına erişememesiymiş!
Küçük sarı çiçek günden güne daha da üzülmüş. Sarı yaprakları kahverengiye dönmüş.
“Bu adil değil!” demiş küçük sarı çiçek.
Durum o kadar kötüleşmiş ki, artık küçük bir çiçek olmak istemediğine karar vermiş. Uzaklara gitmek, yokolmak, hatta ölmek istiyormuş.
Ama o küçük, sarı yüreğinin derinlerinden bir yerlerde, son bir umudu varmış. Bir gün güzel güneşe erişebilmek ve tamamen onunla kalmak.
Birden tuhaf bir şey hissetmiş. Bir ses onunla konuşuyormuş: “Ne istiyorsan, o ol, ne yapman gerekiyorsa, onu yap. Sadece buna inan, gerisi gelir!”
Onunla konuşan kimdi? Küçük, sarı çiçek onun güneşin kendisi olduğunu düşünmüş. Ona ulaşmak, sıcak ışınlarıyla bütünleşmek istemiş. Kendisini uzatmak ve güneşe ulaşmak istemiş; güneşi öylesine çok seviyormuş ki. kendisini uzatırken düşünmeye başlamış: “Ona ulaşmak mümkün olacak mı?”
Birden yine aynı sesi duymuş:
“Bırak düşünmeyi, sadece yap. Kendine güvenirsen, olmak istediğin neyse olacaksın. Güven ve inancını asla yitirme!”
Böylece küçük, sarı çiçek konsantre olmuş ve büyük bir kararlılıkla, görüş açısını ve kalbini tamamen, çok sevdiği güneşe yöneltmiş. Tam konsantre olduğu sırada, birdenbire sıcacık bir güneş ışını kalbini sarmış, onunla bütünleşmiş ve onu güçle doldurmuş. Güç o kadar, o kadar çokmuş ki, büyüdüğünü ve gövdesinin giderek devleştiğini hissetmiş. Bütün bu süre boyunca, aklında hep o ses varmış. “Güven ve inancını asla yitirme…”
Asla geriye, ileriye, aşağıya ve yanına bakmamış, sadece önündeki güneşin topaz renkli güzelliğine bakıyormuş. Bir süre sonra kendini, bütün diğer çiçeklerin üzerinde, en tepede bulmuş. Kafası kocaman, büyük kahverengi-yeşil bir yüz, altın renkli, dev yapraklardan sarı saçlar, gövdesi upuzun ve yeşil, zümrüt renkli kolları nerdeyse yüzü kadar büyükmüş.
Bu o muydu gerçekten? Bu bir mucize!
Çok mutluymuş! Bahçedeki diğer tüm çiçekler de onun için mutlu olmuşlar ve ona Güneşin Çiçeği (Günebakan) adını takmışlar.
Güneşin Çiçeği, nihayet çok sevdiği güneşi seyredip doya doya onunla beraber olabiliyormuş. Gerçek sevginin, mucizeler yaratabildiğini biliyormuş artık. Çünkü sevgi inanç yaratır; inanç ise imkânsızı başarmayı sağlar. Güneşin Çiçeği bunu çok iyi öğrenmiş.