Sevginin Gücü: Sebep & Sonuç
1 Şubat 2018 Perşembe
Altın Kurallar
31 Mart 2018 Cumartesi

ŞİMDİ’de Yaşamak

Evrende tek bir düz çizginin dahi olmadığını hiç fark ettiniz mi?

Her şeyin bir yerlerde eğri bir yanı vardır. Görmek için bir tahtakurusu ölçeğinde bir bakış açısına sahip olmanız gerekse bile, okuldaki eski cetvelin bile eğri bir yanı vardır. Buna rağmen, eğilimimiz hep dünyayı düzeltme çabasıdır. Bu kontrol etme içgüdüsünden ileri gelir. Başka insanları düzeltebileceğimizi düşünürüz, bahçıvanlar bahçelerini düzeltebileceklerini, ülkeler diğer ülkeleri düzeltebileceklerini düşünürler. Bazen kibrimiz havayı düzeltmeye, onun gizemli çalışma şeklini manipüle etme çabasına kadar uzar gider. Ama dünya böyle çalışmaz. Eğriler içinde çalışır ya da daha açık olmak gerekirse döngüler halinde çalışır. Karbon döngüsü, suyun döngüsü, ekonomik döngü, yörüngesinde dönen gezegenlerin hareketleri dünyanın döndüğünün kanıtlarıdır, dünya dümdüz gitmez.

Doğrusal düşünmeye şartlandığımızda, sadece düz çizgilerle görebiliriz ve göremezsek hayal kırıklığı yaşarız. Ancak kafamızın içindeki dünya bile düşünce, his, eylem, sonuç; düşünce, his, eylem, sonuç – döngüleri halinde hareket eder. Ve hepsinin içinde en mistik olanı; zaman kendisi düz çizgilerle mi yoksa döngülerle mi hareket eder? Gün, yıl, mevsimler hepsi yaşamlarımızın ritmini tanımlayan döngülerdir. Bu döngülerin içinde hem tamamlanma, hem de tamlık; süreklilik farkındalığıyla yan yana durur. Anlık olan ne varsa, ebediyetle birlikte rahatça iç içe durabilmektedir!

Dönen bir çarkta; geriye dönüp yeniden kendisine başlayan bir ritmin mükemmelliğinde ve ahenginde simetrik bir güzellik vardır. Zaman çarkının herhangi bir noktasında geçmiş gelecektir, gelecek geçmiştir ve şimdiki an her ikisinin buluşmasıdır. Hepsini içeren bir tek sonsuz an’a ise ŞİMDİ denir. Zaman çarkı ve değişim mükemmel şekilde dönerken, çarkın merkezinden bakıldığında, “izleyici” dingindir,  hareketsizdir. Bu merkez görüş noktasını ve dikkati çeken çarkın hareketindeki değişimlerin doğasını terk edin, enerjiyi özümseyin ve bakın, gerçekliğin farklı bir seviyesine yükseleceksiniz. Sürekli değişim, yaşamın doğasındadır. Bu bir gerçekliktir. “Bir zaman” sonra, değişken bir gerçekliğin içinde, o asıl dingin noktanın huzuruna ve her şeyi kuşatan farkındalığına, bir özlem duyarsınız.

Bazı azizler bize sadece ‘ŞİMDİ’ nin var olduğunu,  sadece mevcut anda yaşamanın gerçek güzelliği ve yaşamın zenginliğini deneyimlemenin tek yolu olduğunu öğretmek için çabaladı. Tüm zamanların ve tüm mekânların farkındalığını algılamanın ve onu tutmanın tek yolunun; o bilincimizin en merkezinde ebediyen taşıdığımız dinginlik noktasından mümkün olduğunu öğretmeye çalıştılar.

Maalesef, anılarımızın tuzağına düşme, kendimizi endişe dolu geleceğimizle meşgul etme eğilimi geliştirdik. Kendi merkezimizde dingin kalamayan biz, anı kaçırma alışkanlığı edindik ve ‘gerçek hayat’ımızın büyük bir bölümünün de böyle olduğunu söyleyebiliriz. Dünyada hepimizin paylaştığı;  ‘gerçekliğin’ asla geçmişte ya da gelecekte olmadığı, sadece ‘ŞİMDİ’ de olduğudur.

‘An’a dikkat etmek ve ‘ŞİMDİ’ nin gerçekliğini bilmek; o anın ne bir arzumuz, ne bir hedefimiz veya ne de bir zihinsel bir meşguliyetimizle bir bağlantısı olmasa bile, her anın kendi değerini görme sanatıdır. ‘Şimdide mevcut’ olmaya geri dönebilirsek eğer, her gün kendi içinde sınırsız fırsatlar barındırır. Camı lekesizce temizlemek ya da arka bahçedeki yaprakları süpürmek kendi önemi ve asaleti olan bir fiziksel deneyimdir. Bu, keşişlerin bize banal ve meşakkatli gelebilecek ekmek, biçmek gibi rutin tarımsal faaliyetlerin ruhsal değerini takdir etmiş olmasının bir nedenidir.

Onlar, anda tamamen mevcut olarak yapılan herhangi bir faaliyetin, tam olarak farkındalıkla yapılmasının zamansızlık boyutuyla,  adına saat dediğimiz makinelerin gösterdiği zamanla asla kıyaslanamayacağını bilirlerdi.

Onlar eylemlerimizin içinde bulunduğu değişimin döngülerinin, sonsuzluğun sınırsız anlarından oluştuğunu bilirlerdi.

Mike George