OLUMSUZLUKLA BAŞA ÇIKMAK
Jayanti Kirpalani
Dünyamızda, gelecek, çevre, nüfus, finansal ve politik durumlar, kaynakların dağıtımı hakkında çok sayıda soru var. Dünyanın bu korkunç durumunun farkına varmak için, sadece bir gazete alıp bakmak yeter. Olumsuz olmak kolaydır. Eğer olumsuz olmak istersem, 1001 sebep bulabilirim. Tüm bu faktörlerin beni etkilemesine izin verirsem, o zaman evet, sanki 1000 silah başıma ateş eder ve kendimi son derece olumsuz hissederim.
Diğer bir faktör de etrafımdaki insanlardır, onların olumsuzluklarından etkilenmek de kolaydır. Birlikte çalıştığım insanlardan da etkilenebilirim. Her şeye karşı olumsuz tepki ve yanıtları veya onlara karşı benim olumsuz yanıtlarım nedeniyle, bazen onların olumsuzlukları bana yönelir, o zaman dengemi, hafifliğimi ve mutluluğumu sürdürmek zorlaşır. Onların benimle konuşma veya bana bakış tarzlarından hoşlanmayabilirim, böylece her taraftan gelen baskılarla yavaş yavaş gelişen bir stres oluşur.
O halde bundan nasıl kurtulabilirim?
Eğer kaçmaya çalışsam bile, başka bir derin farkındalık olur- sorun gerçekte dış dünyada veya birlikte olduğum insanlarda değildir. Eğer dürüstlükle, derinden düşünürsem, kendi içimde ne olup bittiğinin farkına varırım. Bu durum bana neşe ya da hafiflik duygusu getirmeyecektir. Hatta olumsuzluğun içeriden geldiğinin farkına varmam nedeniyle depresyon ve ağırlık duygusuna bile neden olabilir.
Bununla nasıl başa çıkabilirim?
Öncelikle bunu anlamaya çalışabilir ve anlayarak, farkına vararak onu düzeltmeye doğru uzun bir yol kat ederim.
Şimdi uygarlığın içinden geçtiği tarih döneminin özellikle karanlık olduğunu anlıyorum. Fakat bu sonsuza kadar süremez. Dünyanın koşulları korkunç görünüyor, fakat elbette değişecektir. Karanlıktan sonra aydınlık gelecektir, gece gündüze dönmek zorundadır. Bu zamanın geçişinde olacaktır, gündüzün gelişini zorlayamam, onun hızla ilerlemesini sağlayamam; bu durumda bağımsız gözlemci olmayı öğrenirim. Gündüzün gelmesini sağlayacak faaliyetlere katılabilir ve bilincimin içsel durumunun etkilenmesine izin vermeyebilirim. Bu biraz da deneyim gerektirir.
Bir benzetme kullanırsak: Bir aktör sahnede bir rol oynar ve sahnede tüm olup bitene tamamen bulaşmış durumdadır. Seyircilerden biri sahnedeki her şeyin farkındadır, fakat aynı zamanda farklı bir bilinç durumuna da sahiptir. Bu yaşam oyununda, ben her ikisini de öğrenmeliyim; aktör ve izleyici olmalıyım. Geri çekilebilmeli ve her şeye uzaktan bakabilmeliyim. Bu, gecenin karanlığının geçeceği ve gündüzün ışığının geleceğine dair inanç ve güven getirir.
Diğer insanların olumsuzluklarına ne dersiniz? Eğer onların olumsuzluklarından etkilenirsem, kontrolüm olmayan eylemler, tepkiler ve yanıtlar döngüsüne saplanıp kalabilirim. Fakat eğer onları insan ve birey olarak görür, duyar ve saygı gösterirsem ve bakış açılarını anlarsam, kendime içimdeki istikrardan uzaklaşma izni vermem. Eğer kendimin efendisi olarak kalmayı sağlayabilirsem, onların olumsuzluğu üzerimden akıp gider ve beni etkilemez. Kendime ne isteğimi sorabilir ve sonra o hedefe ulaşma yönüne doğru hareket edebilirim. Arkadaş kalarak fakat onların beni etkilemesine izin vermeyerek, bağımsız olma sanatını geliştirebilirim.
Burada bir başka benzetmeden bahsetmek mümkün:
Bir nilüfer çiçeği düşünün; kirli ve durgun sularda yaşar, fakat yapraklarında mumlu(cilalı) bir öz vardır ve hiçbir şey onun yüzeyine dokunamaz, kir üzerinden sadece akar gider. Ben de böyle bir korunma katmanı yaratabilirim, böylece iç saflığım ve dengem dış koşullardan etkilenmeden kalır. Sadece bu şekilde gerçek kendim olabilirim. Aksi halde, başkalarının yarattığı koşul ve durumların kuklası haline gelirim ki, bu durumda artık kendi duygularım ve kaderimin efendisi değilimdir. Bağımsız olma deneyimi ve Tanrı’nın farkındalığı aracılığıyla bu korunmaya sahip olmayı öğrenirim. Böylece bu kendimi ve çevremdekileri etkileyen iyi dileklerden oluşan ve beni koruyacak olan bir şemsiyeyi de bana getirmiş olur.
Üzerinizde gölge yaratan herhangi bir insan var mı? Bazen kendimi birilerine tepki gösterirken bulurum ve o zaman bu durumu yönetmek gitgide daha zor ve rahatsız edici hale gelir. O kişi kadar, kendimle de yaşamı daha zorlaştırdığım büyük bir yük yaratmış olurum. Eğer çevremde huzur ve sevgi dolu bir ortam yaratmak istiyorsam, başkalarına karşı olan olumsuz yanıtlarım bana rahatsızlık vermeye başlar.
Bu olumsuzluğun gelişmesine izin vermemeye çalışmalıyım. Eğer çoktan oluşmuşsa, tüm süreci analiz etmeliyim. Böylece bunun egonun ince bir formu olduğunu anlarım çünkü teşekkür etme şeklim, yaptığım şeyler ve anlayışımın, hepsinin doğru ve diğer kişinin hatalı olduğunu zannederim. O halde sürekli olarak yargılıyor, eleştiriyorsam, bu olumsuzluğun sürekli oluşması anlamına gelir. Bunun kendi egomdan kaynaklandığını anlamalı, alçak gönüllülük ve saygıyı öğrenmeli, o bireyin de değerinin farkına varmalı ve onlardaki iyiliği takdir etmeliyim.
Herkesin değeri büyüktür, sadece görebilmek için doğru bir görüşe sahip olmam gerekiyor. Onların değerini takdir etmeye başladığımda, olumsuzluğun bana ait bir şey olduğunu fark ederim. Evet, onlar bazı şeyleri benim yaptığım tarzdan farklı yapıyorlar fakat çeşitlilik de olmalıdır, o halde bunu takdir etmeliyim. Onları değiştiremem veya kontrol edemem, yapabileceğim kendi tutumumu ve yanıtlarımı değiştirmektir. Eğer onları sevgi ve saygıyla görmeye devam edersem, bu onları etkilemek ve onlardaki değişim sürecine yardım edebilmek için çok iyi bir olanak olur. Eğer onlara tepki gösterirsem, gelecekte onları etkileyemeyebilirim çünkü tepkilerim aramızda bir engel oluşturarak, iletişimi çok zorlaştıracaktır. Onların sonsuz ve asli ruhsal formunu görerek, tutumumu diplomatik veya yapay bir nezaketle değil de içten bir şekilde değiştirirsem, o zaman o içten saygıyla iyi bir iletişim seviyesi oluşur ve belki doğru bir zamanda, bunlar hakkında konuşabiliriz ve böylece bir değişim gerçekleşebilir. Fakat onlarla iletişimi bozan bu olumsuzluğun oluşmasına izin vermemeliyim, aksi halde daha sonra yıkılması zor duvarlar inşa edilmiş olur.
Belki, kabul edilmesi en zor şey kendi hakkımda hissettiğim olumsuzluktur. Zayıflıklarımı görürüm, yarattığım zorlukları görürüm, yarattığım duygusal borçları görürüm ve tüm bunlarla başa çıkmanın nasıl mümkün olabileceğini merak ederim. Ümidimi kaybedersem her şey daha zor hale gelir. O halde olumsuzluk döngüsünün oluşmasına izin vermem, kendime sevgimi kaybetmem, yoksa olumsuz düşünceler beni aşağı çeker. Bu olumsuz döngünün başlama olasılığını görür görmez, hemen o noktada bunu kesmek için gerekeni yaparım çünkü döngüler güçlüdür; bir zayıf düşünce, ardından bir başkası ve bir başkası daha ve işte tuzağa düşerim. Eğer o başlamadan onu durduramazsam, düğümlenirim. İlk önce nedeni ve neyin yapılması gerektiğini anlamalıyım ve geleceğe bakmalıyım ki, daha oluşurken onları önleyebileyim, sonra tedbirler alırım ki, yeniden oluşmasın. Kendimi ebedi bir ruh olarak idrak ettiğimde, kendi hakkımdaki görüşümü tamamen düzeltirim. Bu asli formumun farkındalığına geri dönerim ve gerçekte olduğum o ilahi varlığı hissederim ve böylece ümit geri döner.
Kendi ölümsüzlüğümün, “ben” ruhun, bu deneyiminin farkındalığında, vizyonumu tamamen değiştirebilirim. Tanrı’nın çocuğu olma farkındalığında, kendimdeki saflık, huzur ve sevgi kapasitesini bilirim. Eğer bu niteliklerin ortaya çıkmasına izin verir ve zihnimin genellikle yakalandığı tüm diğer şeylerden sadece bağımsız hale gelmesini sağlayarak her gün sessizlikte birkaç dakika geçirirsem, o zaman gerçekte kim olduğuma değer verebilirim. Bu durum geliştikçe, etkisi her gün daha da uzun sürer. Öz saygı ve öz değerin farkındalığını geliştirdiğim ve beni aşağı çeken olumsuzluk döngüsünün dışına çıktığım için, vizyonumun, sözlerimin ve eylemlerimin bu öz değeri gösterdiğinden emin olurum. Bunu başkalarına değer vererek ve saygı göstererek ifade ederim ve onlardan da aynı karşılık geri gelir.
Öz değerim eksikken, dış dünyadan destek ve teyit ararım ve genellikle eğer bir şeyler arıyorsam, o reddedilir. Ancak sadece kendi içimde öz saygımı yarattığım durumda, diğerlerinin saygısını kazanabilirim. İşte bu kendimle ilgili olumsuz imajı değiştirebileceğim yoldur. Olumsuzluğu yok ettiğimde, olumluluğun getirdiği güzelliğe çekilirim çünkü ondan hoşlanmaya başlarım, olumluluğu kabul etmeyi ve olumsuzluğu reddetmeyi öğrenirim. Böylece çevremdeki atmosfer ve birlikte olduğum insanlar üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olurum.
Olumlu olmanın, her şeyle olumlu bir şekilde başa çıkmanın farkına varan bir kişi bile büyük bir fark yaratır. Tüm olumsuz düşünce ve eylemlerimizin birikimi nedeniyle, dünyamız kirlendi ve ağırlaştı, onu dönüştürebilmenin ve yenileyebilmenin tek yolu, olumluluğun gücü aracılığıyladır. Bu bizim kaçınılmaz olarak önce çevremizde, işyerimizde, ailemizde ve evimizde değişiklik getirmemize olanak sağlar ve sonra toplumu değiştirir. Umutsuzlukta ve cesaret yoksunluğunda, karanlık güçler ağırlaşır ve güçlenir.
Eğer Tanrı’nın çocuğu, bir ışık varlığı olduğumun farkında olursam, farkındalık, bilgelik ve hakikat ışığının beni değiştirmesine izin veririm, o zaman çevremdeki dünyaya ışık getiren bir enstrüman olabilirim. Olumsuzluk durumunda, korku ve cehalet çoktur. Bunu anladığımda, korku azalır ve gitgide ortadan kalkar ve dünyanın olumsuz durumunu ve diğer kişilerle karmik ilişkilerimin nedenlerini daha derinden anlarım. Bütün bunları anladığımda, resim ışıkla dolar ve karanlık ortadan kalkar ve ben ne yapacağımı, nasıl yapacağımı bilirim. Dünyaya ışık getirirsem, karanlık beni etkilemez ve diğerlerinin karanlığını yok etmek için yardım edebilirim.