Hepimizin bir gün ölmesi kaçınılmaz! Ölümün, yolculuğumuzun sonu olmadığı gibi, korkulacak bir şey olmadığına da inanıyorum. Ancak, gene de üzerinde biraz düşünmek iyi bir fikir olabilir.
Hepimiz yüz yaşına kadar yaşayacağımızı düşünürüz. Ancak, bu yıl çevremdeki çokça ani ölüm nedeniyle, bazen benim sıram da yakında mı diye merak ediyorum! Gidenler, yapacakları işleri gitmeden önce bitirmeyi başardı mı diye merak ediyorum.
Öyleyse, bu fiziksel varlığı terk etmeden önce, tamamlamak istediğiniz işler neler? Ve zaman gelmeden önce, yapabileceğinizi mümkün olduğu kadar yapabilecek misiniz? Bunun için ilk önce önce şunlara bakmak iyi olabilir:
Gününüzü nasıl geçiriyorsunuz? Yaptığınız günlük işler neler? Bu işler size mutluluk veriyor mu? Yoksa, sıradan, dünyevi işlerin içine mi sıkışıp kaldınız? Yapmak istemediğiniz işleri yapmak zorunda mı hissediyorsunuz?
Tatillerinizi nasıl geçiriyorsunuz? Özgürlük, neşe ve keyif hissini gerçekten deneyimliyor musunuz, yoksa bol bol planlama, yol arama ve organizasyon mu yapıyorsunuz?
Ve de:
‘Kaliteli zamanı’ nasıl tanımlıyorsunuz?
Kaliteli ilişkilerinizin olduğunu söyleyebilir misiniz?
Yeterince eğleniyor musunuz, gülüyor musunuz, espiri yapıyor musunuz?
Yaşamınızda iş ve oyun arasında net bir ayırım var mı?
Hayatınızda gevşemek, doyumlu olmak ile çoşkulu olmak ve motive olmak istediğiniz şeyler arasında iyi bir denge var mı?
Eğer hayatınızda işler o kadar da parlak görünmüyor ise, hayatınıza yeni şeyleri sokmaya başlayın, her seferinde bir tane. Başladığınızda, güveniniz artacak ve daha fazla yapmak isteyeceksiniz. Dengesizlik olduğunu fark etmek bile çok büyük bir adımdır, belki daha dolu ve daha tatminkar bir hayat yaşayabilirim.
Ölüme yakın deneyim yaşamış birçok insan, ölümle yüzyüze geldiklerinde, en büyük pişmanlıklarının hayatlarını dolu dolu yaşamamak olduğunda birleşiyorlar. İkinci bir şansla bu dünyaya geri döndüklerinde, sıklıkla kendilerini anlamlı bir yaşam yaratmak için değiştirmek istiyorlar. Dünyada bir fark yaratmak istiyorlar. Basit anlaşmazlıklar ve çatışmalarla vakit kaybetmek yerine, saygılı, sevgi dolu gerçek ilişkiler yaratmak istiyorlar. Biz de aynı hatayı yapmamak için, bu deneyimi geçirmiş kişilere kulak vermeliyiz!
Burada bahsetmek gereken diğer bir husus, doğru zamanın gelmesi için beklememektir. Doğru zaman ŞİMDİ’dir. Eğer bir düşünceniz veya ilhamınız varsa, coşkunuz varken hemen içine dalın. Bazıları çocukları büyüyene kadar veya banka hesapları daha dolu olana kadar veya işten emekli olana kadar hayallerini geciktirirler. Böyle yapmayın! Ya şimdi ya da hiçbir zaman! Hayatınızda onlara şimdi bir yer açın.
Neşemizi, mutluluğumuzu ertelemeyelim. Tekdüze yaşanan hayatta çok az zevk vardır. Yaşam iyi yaşanmalıdır, mutluluk, kolaylık ve rahatlıkla… Zor işlerle, diğerlerini memnun etmeye çalışarak veya gösteriş için işler yapıp bunların tüm stresini ekleyerek, hayatı kendimize zorlaştıran bizleriz.
Mahatma Gandi’nin şu sözünü hatırlayın:
‘Yarın ölecekmiş gibi yaşayın. İlelebet yaşayacakmış gibi öğrenin.’
Artık, hayatı yaşamanın zamanıdır. Onu şimdi yaşayın.
Aruna Ladva