‘Az önce ne duyduğumu asla tahmin edemezsin!’
Bazen az önce duyduğumuz en son bilgi parçasını bir başkasına aktarmadan duramayız. Ya da kimin kiminle ne yaptığı ve ne zaman ve nerede olduğu hakkında en cazip haber parçalarını araştırmak için kaçınılmaz bir merak duyarız. Fakat bu gerçek midir yoksa kurgu mu?
Dedikoduyu yayma sürecinde ya da söylentileri devam ettirirken, karma yasasına göre bir borç hesabı yaratabileceğimizi fark ediyor muyuz? Aslında dedikodudan doğan boş düşüncelerin, huzursuzluğun ve depresyonun seviyesi, hayatların, ailelerin parçalanmalarının yanı sıra organizasyonlar ve kurumlara açılan hukuk davalarıyla binlerce dolara mal olabilir.
Çoğunlukla başkaları hakkında dedikodu yapan insanlar kendilerinden hoşnut değillerdir. Normalde düşük öz saygıya veya kendileri hakkında çok yüksek bir görüşe sahiptirler. Ve başkalarını düşürerek daha iyi hissederler. Dedikodu rüzgârdan daha hızlı yayılır. Dedikodu o kadar güçlüdür ki birçok büyük kral ve imparatorlukların düşüşüne neden olmuştur. Bu alışkanlık o kadar tehlikelidir ki onu başlatanı ve onu yayan yardakçıları mahveder. Dedikodu size geri döner çünkü birisi diğerleri hakkında konuştuğu gibi aynı şekilde onlar hakkında da konuşulur.
Dedikodu yapmak gerçekten bir ihtiyaç, istek veya bir dürtü müdür? Dedikodu yapmak kişiye ne amaçla hizmet eder? Kendi hikâyem ile mutlu olmadığım ve bundan dolayı başkalarının hikâyesi ile ilgilendiğimden olabilir mi?
Dedikodu gerçeğe dayalı olarak başlasa da, gerçekler çabucak buharlaşabilir. Bir yorum ilk başta masum gibi görünebilir ama biz onu paylaştıkça – ve devam ederken onu heyecanlı hale getirdikçe – konunun orijinal hakikatinden daha da öteye gideriz. Onu diğerleriyle paylaştıkça ve onlar da çanağa ekledikçe, dedikodu ivme kazanır ve farkında olmadan, çöp düşünceler, israf edilmiş zaman ve enerjiden oluşan bir çorba yaratırız.
İkinci (veya üçüncü!) el haberlere karşı da ihtiyatlı olun. Onu kendiniz duymadıysanız, onun NASIL söylendiğini ve NE bağlamda olduğunu bilmezsiniz. Mümkün olduğunda, eyleme geçmeden önce gerçek hikâyeyi ilk ağızdan duyun.
Kulaktan Kulağa oynamışsınızdır… İlk söylene mesaj hiçbir zaman dönenle aynı olmaz.
Dedikoduyu dinlemek de tehlikeli olabilir. Birisi yeni kulak kabarttığı bir parçacık bilgiyi tekrarlıyorsa da temkinli olun çünkü zihninizde karışıklık ve sorular, başkaları hakkında şüphe ve olumsuz düşünceler yaratabilir ve hiç de doğru olmayabilir.
Ayrıca insanlar dedikodu yapmak için size gelebileceklerini bilirlerse, siz onların çöplerini boşalttıkları bir yer haline gelirsiniz.
Öz-saygı dedikodudan keyif almaktan sakınmanın anahtarıdır. Güzel, doğuştan gelen niteliklerimin gerçekten farkında olduğumda ve öz-değerimi fark ettiğimde, kendimi bütün ve dolu hisseder, başka birinin hikâyesini yaşamaya ihtiyaç duymam ya da hiçbir şekilde onlarla rekabet etmem. Çünkü kendime ve zihnimi olumlu tutmaya değer veririm. Ayrıca olumsuzluklarını çevremde bırakmaları için başkalarına cesaret de vermem.
Dedikoduyu bırakmanın Vakti geldi… Dedikoduyu ağırlamayın ve onu başkalarına sunmadan önce süslemeyin. Söylentiye hiç itibar etmeyin ve başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğünün sizi hiç ilgilendirmediğini hatırlayın. Olumlu diyaloglarla yapıcı bir ortam yaratın. Ve gerçekten çene çalmaya İHTİYAÇ DUYUYORSANIZ o zaman başkalarını övün ve onurlandırın, onların gayretlerini ve başarılarını alkışlayın çünkü ne verirseniz onu alırsınız!
Aruna Ladva