Yeryüzünün emanetçileri olarak, zihinsel, duygusal ve fiziksel kaynaklarımızı, isteklerimiz yerine ihtiyaçlarımızı temel alarak, bilgece ve dikkatlice kullandığımızda, sorumluluğumuzu yerine getirebiliriz.
Ruhsal özümüz ile bağlandığımızda ve cinsiyet, kültür, ırk gibi yapay bölünmelerin ötesine geçtiğimizde, evrensel, tek bir ailenin üyesi olduğumuzu hisseder ve ona göre davranırız.
Merhametli olma, affetme ve hem kendimiz hem de diğerleri için koşulsuz sevgi besleme alışkanlığı edindiğimizde bu bizim, mahvolmuş dünyayı iyileştirmemizi sağlar.
Olumsuz ve gereksiz düşünmeye nokta koymak ve zihin gücümüzü olumlu bir şekilde kullanmak, dünya dönüşümünün temelidir.
Kendi varlığımızın güzelliğini, tekliğini ve harikalığını idrak etmek, kendimize, diğerlerine, hayvanlara ve doğaya özenli ve saygılı olmamızı sağlar.
İçsel değerlerimize sadık kaldığımızda ve vicdanımızın sesini dinlediğimizde, diğerlerinin direncine rağmen eylemlerimiz pek çoklarına yarar getirir.
Kendi dünyamızı oluşturduğumuzu ve yaşam mücadelesiyle nasıl baş edeceğimize dair her zaman seçimlere sahip olduğumuzu idrak etmek, bize inanç ve fark yaratma cesareti veren özgürlük ve sorumluluk duygusu getirir.
Sevgi ile pişirilmiş saf vejetaryen yiyecekler, tüm varlığımızı besler ve gezegenin sağlığına katkıda bulunur.
Daha güçlü, olumlu oldukça ve geleceğe bakışımızı daha detaylandırdıkça onu başarma ihtimalimiz artar.
Zaman zaman sessizce tek başına dua etmek veya meditasyon yapmak, bize yaşamla daha olumlu ve huzurlu bir şekilde baş etmemiz için gereken içsel gücü ve bilgeliği verir.