Öfke nedir?
12 Haziran 2017 Pazartesi
Özgüven Üzerine.
12 Haziran 2017 Pazartesi

Öz Değer

Özdeğer’in Sırları

Özdeğer sağlıklı ve mutlu bir insan hayatının önemli bir bileşenidir. Özdeğer, kendimiz hakkında nasıl hissettiğimizi, çeşitli durumlarla, başarı ve başarısızlıkla başa çıkma şeklimizi ve diğer insanlarla  ilişkilerimizi etkiler.

Yüksek veya düşük özdeğer, günlük hayattaki deneyimlerimizde çok çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Yüksek özdeğere sahip olduğumuzda rüyalarımızın peşine düşerek onları gerçekleştirme sorumluluğunu alırız. Bu yazı dizisinde, kendimizle ve diğerleriye olan ilişkilerimizde, özdeğerin etkisini keşfedecek ve sağlıklı ve dengeli bir kişiliği nasıl geliştirebileceğimizi öğreneceğiz.

Hayatımızın kalitesini, zihnimizin kalitesinin belirlediği söylenir. Bu çok açık ve doğru olan bir deyiş olsa da, modern hayatta zihinlerimize çok az dikkat ve özen gösteriyoruz. Başarının peşinde, bir çok şeyi gerçekleştirebilmek için giderek artan bir hızda, her gün oradan oraya koşuşturuyor ve öncelikle aradığımız şeye dair amacımızı unutuyoruz. Kendimizi ve neyin etkisi altında olduğumuzu bilmediğimizden, bizi kuşatan şartlar ve insanlardan kolayca etkileniyor  ve özdeğerimizin de kötüye gittiğini görüyoruz.

Özdeğer, kendim hakkında nasıl hissettiğimle ilgilidir. Bana değer verildiğini mi hissediyorum? Ben kendime değer veriyor muyum? Kendimi olduğum gibi kabul ediyor muyum ve kendi eşsiz değerimin farkına varıyor muyum? Başarı ve başarısızlıkla nasıl başa çıkıyorum? Başarılarım hakkında övünmeye ihtiyaç duyuyor muyum? Birşeyde başarısız olduğumda üzülüyor ve cesaretim kırılıyor mu ? Yoksa kendimi hemen toparlıyor, başarısızlıklarımdan gerekli dersleri alıyor ve yoluma devam mı ediyorum? Eleştiriyi kolayca kabul edebiliyor ve kendimi kötü hissetmeden, onu kendimi geliştirmek için kullanabiliyor muyum? Yoksa savunmaya geçiyor, saldırganlaşıyor ve bana zayıflıklarımı gösteren kişiye karşı bir ego savaşı mı başlatıyorum? Tüm bunların hepsi özdeğerimin seviyesini gösteren işaretlerdir.

Özdeğerimin Temeli Nedir?

Günümüzün  materyalistik hayat tarzı, bizi içimizde olup bitenden çok dışımızda olan bitene  dikkat göstermek üzere şartlandırmaktadır. Bunun sonucu olarak, özdeğerimiz dış faktörlere dayanmakta ve bu faktörler de değişken ve güvenilmez olduğu için, özdeğerimiz de bunlara paralel olarak sarsılmaktadır.

Hepimiz kendimizi mal varlığımız, diğer kişiler, sıradan nesneler, özelliklerimiz, işimiz vs. gibi dışsal faktörlerle ilişkilendiriyoruz.  İlişkilendirmeden belli bir süre sonra bu faktörlerin bazılarıyla kendimizi özdeşleştiriyoruz ve bu bizim özgüvenimizi yansıtıyor.  Örneğin, bir kişi kendini işiyle özdeşleştirebilir.  Eğer “gücü yüksek” bir işse, kişi kendini önemli hissedebilir, ama sıradan bir işse kişi kendini daha az önemli veya önemsiz hissedebilir.  Ancak, eğer benim kendime verdiğim değer işimdeki ünvanıma bağlıysa o zaman işimi kaybettiğimde veya terfi etmediğimde nasıl hissederim?  Benim özgüvenim bundan etkilenecektir.  “Ben bir mesleği icra ediyorum , ama ben bir meslek değilim”i farketmek önemlidir.  Eğer benim kimliğim işimdeki unvanımla karışmışsa, benim özdeğerim patronumun insafına kalmış demektir.  Benzer şekilde, ben kendimi fiziksel görünüşümle çok sıkı olarak bağdaştırabilirim- ve kendimi uzun veya kısa, zayıf veya şişman, güzel veya çirkin olmama göre iyi veya kötü hissedebilirim.  Eğer kendimi sadece bir manken gibi olduğum için iyi hissediyorsam, yaşlanma veya belki de bir kaza nedeniyle görünüşümü kaybettiğimde kendimi nasıl hissederim?  O zaman ben kimim?  Bu şartlar altında benim öz değerim nereden kaynaklanıyor?  Üçüncü seviyenin adı “bağımlılık”tır- ki bu durumda kendimi dış faktörlerle o kadar çok özdeşleştirmişimdir ki artık onlarla kendim arasındaki farkı ayırt edemem.  Bu durumda, dış durumların ve kişilerin beni mutlu etmesine çok fazla bağımlı hale gelirim- zihin –her taraftan dikkat, övgü veya saygı çekmeye çalışan- bir elektrikli süpürge haline gelir.  Bu bir duygusal kırılganlık ve zayıflık halidir.

Gerçek Özdeğeri Yeniden Elde Etmek İçin Bir Yolculuk

Özdeğerimizi yeniden kazanmadaki ilk adım geçici dış faktörlerle  kendimizi özdeşleştirmeyi  bırakmak ve  içimizdeki o güvenli alanla yeniden özdeşleştirmektir.  Bunun için, kendinizin eşsiz bir birey olduğunuzu –sizin başka hiç kimse olamayacağınızı ve başka hiç kimsenin de siz olamayacağını- farkedin.  Ama, en iyi siz, içinizdeki sizsiniz… ve göreviniz de içinizdeki en iyi sizi tekrar ortaya çıkarmaktır.

Kendinize şunları hatırlatmanın uygulamasını  yapın:
“Bu yaşamda oynadığım roller var,  ama ben bu roller değilim”
“Sahip olduğum maddi varlıklar var , ama ben bu maddi varlıklar değilim”

Ve bu şekilde, güvenli alan olarak bilinen o kendi ebedi parçanızla  tekrar özdeşleşin.

Bir insan olarak, eşsiz özelliklerinizin ve yeteneklerinizin potası olan alan bu alandır. Tüm gücümüzün yattığı yer burasıdır.  İçinizdeki bu altından parçanın farkına varmak, sizdeki en iyiyi ortaya çıkarmanın başlangıcıdır. Şöyle bir deyiş vardır ; “Dikkatinizi verdiğiniz yere enerjiniz akar, enerjinizin aktığı yerdeyse  hayat gelişir.”

Gün boyunca, özelliklerinizin ve erdemlerinizin farkında olmaya dikkat edin ve onları hem başkaları hem de kendiniz için kullanın. Bu sizi güçlendirecek ve özdeğerinizi yükseltecektir.

Özdeğeriniz yüksek olduğunda, zayıflıklarınıza bakabilir ve onlar üzerinde etkin bir şekilde çalışabilirsiniz. Üçüncü bölümde de göreceğimiz gibi, zayıflıklarınız, güçlü yönlerinizin dengeden çıkmış halleridir.

Sonuç olarak,  artmış bir duygusal sabitliğe ve yüksek bir özgüvene sahip oluruz. Böylece güçlüklerle yüzleşebilmede daha yetenekli hale geliriz- elektrikli süpürge gibi herşeyi vakumlayan bir zihinden, radyatör(yayan)  gibi  bir zihne dönüşmek mümkün olur ki, bu şekilde herkese doğal olarak saygı gösterebiliriz, çünkü kendimize de saygı duymaya başlamışızdır.