Çatışmayla Başa Çıkmak
12 Haziran 2017 Pazartesi
Dengeli Yaşam
12 Haziran 2017 Pazartesi

Sırıkla Atlama ve Ruhsal Biliş

Deneyimin, özellikle de meditasyon deneyiminin ilk adımı, bilgidir. “Bilmek” ne anlama gelir? Bilmek, meditasyon yapan kişiye farkındalık deneyimini yaşatan dört aşamadan oluşur:

 

Bilmenin ilk adımı bilgidir. Bilgi alarak aklımız yeni fikir ve görüşlere açılır. Doğru şekilde bilgi almak için, dikkatlice dinlememiz gerekir.

 

Bilmenin ikinci adımı bilgili olmaktır; bu aşamaya, dinlediğimiz fikirler ve görüşler hakkında düşünmeye ve yorum yapmaya başladığımızda ulaşırız. Bize verilen bilgilerin hepsi hakkında düşünmek her zaman uygun olmadığından, bu aşamada, sıkça duyduğumuz fikirlerin sadece birkaçını seçmemiz gerekir. Anlayışımızı derinleştirmek için, bilgi üzerine düşünür ve bazen de vardığımız sonuç ve fikirleri başkalarıyla tartışırız.

 

Bilmenin üçüncü adımına, düşünmekten eyleme – yani bilgiden bilgeliğe geçtiğimizde -varmış oluruz. Kendimizi “eylem yapmaya” adadığımızda bilgelik kazanırız. Bilgiyi günlük eylemlerimizde gösterdiğimizde, buna bilgelik ve dolayısıyla, kaliteli yaşam deriz. Kaliteli yaşam sadece kişisel değerlerimizi ortaya koyduğumuz zaman değil, aynı zamanda eylemlerimiz aracılığıyla yaşadığımız ve deneyimlediğimiz zaman ortaya çıkar.

 

Tabii ki, eyleme geçerek veya bilgiyi uygulayarak, adı hakikat olan bilginin dördüncü ve son adımına ulaşırız.

 

Hakikat “olmaktır”: hiçbir şeyin ilavesi veya eksiltilmesi gerekmeyen, var olmanın saf durumudur.

 

Bu uzun bir zaman alır ve insanın bir dizi süreçlerden geçmesini gerektirir. Yogilerin ve meditasyon yapanların ulaşmaya çalıştıkları nihai bilinç durumudur. (Buna genelde “Om” bilinci denir.) Tanrının, ebediyen bu hakikat durumunda olduğu söylenir. “Om”, “ben varım” bilincidir, yani hem yaratılmamış bir benliği, hem de saf bir durumu ifade eden bilinci simgeler. İnsan ruhunda ilk başta bu “Om” bilinci vardı, ancak bu bilinç zaman içinde unutulmuştur. Bu yüzden bilmenin (en azından ruhsal bilişin) hedefi, bu asli duruma geri dönmektir. Bu geri dönüşe “hatırlama” denir – yani dikkatli olmak ve benliğin veya başka bir deyişle, ruhun ebediyetini hatırlamak.

 

Ruhsal bir yolculukta, her zaman bu dört adımı hatırlamamız gerekir, ancak insanların çoğu birinci ve ikinci adımın cazibesi altında kalır ve bunun sonucu olarak, sadece dinler ve düşünürler.

Kendimizi sistematik ve tutarlı bir biçimde kişisel eyleme adamazsak, sadece kavram ve felsefeler üzerinde tartışma sanatını geliştiririz. Ayrıca, eğer bilgiyi uygulamaz ve sessizlikte kalmazsak, günlük yaşam için hayati önem taşıyan içsel gücümüzü geliştiremeyiz.

 

Meditasyonun bir hedefi, uygulamaya odaklanarak içsel gücü geliştirmektir. Uygulamak, bilgiyi ve gözlemlediklerimizi, günlük hayatımızda bize yardımcı olacak fırsatlara çevirmek anlamına gelir.

 

Bunun bir yönü, hoşgörü, sabır ve esneklik gibi değerleri hayatımıza geçirmektir. Bir diğeri ise, meditasyon yapan kişinin gerçekten bilincin en üst seviyesini deneyimlemesidir. Bu en üst bilinç seviyesi deneyimlendiğinde, iyi hisleri oluşturan değerleri uygulamak için gereken gücün ortaya çıktığı söylenir.

 

Bilgi alma, bilgili olma ve hatta bilgelik seviyelerini aşarak ilk varoluş durumuna – yani hakikate, nasıl ulaşırız?

 

Bu süreci betimlemenin bir yolu, onu sırıkla yüksek atlama oyununa benzetmektir. Sırıkla atlayan kişi, engeli uzun bir sırığın yardımıyla aşar. Atlet, kısa bir mesafeyi hızla koşar ve bedenini yükseğe kaldırabilmesi için hızlı bir biçimde sırığı yere yerleştirir. Havada belli bir yere ulaştığında, bu noktaya gelebilmesi için kullanılan sırık arkada bırakılır; eğer atlet sırığı elinden bırakamazsa, bedeni tekrar aşağı çekilir ve engeli aşma çabası başarısızlıkla sonuçlanır.

 

Bir kişi öz farkındalığa ve daha yüksek bir bilince ulaşmak istediğinde de aynı mekanizma çalışır. Farkındalığı deneyimlemek ve gereken bilgiyi almak için belli bir mesafeyi koşmamız gerekir. Ardından, sıradan bilinçten bizi havaya kaldıracak bilginin ve bilgeliğin sırığını kullanırız. Ancak ondan sonra, zihnimizi yükseklere taşıyan aynı bilgiyi ardımızda bırakıp, inançla havaya sıçrayarak, yeni ve daha yüksek bir bilinç seviyesini deneyimlemek için “sıradan bilincin” engeli üzerinden uçmamız gerekir. İnanç yoksa eğer, bırakıp atlamak için gereken güven de yoktur demektir.

Birçok insan bilginin sırığını bırakmaz ve sonuç olarak, düşünce, analiz ve tartışma alışkanlığına düşerler – ruhsal bilinç deneyimini kaçırırlar. Egoları, bilinçlerini tekrar aşağı çeker. İronik olan, onların engelin üzerinden atladıklarını ve sonuç olarak, bilmenin verdiği ayrıcalıklı bir duruma geçmiş olduklarını sanmalarıdır. Böylece bu ayrıcalıklı durumla onlar yargılama hakkına sahip olduklarını düşünür ve başka türlü “bilenlerden” kendilerini daha üstün görürler.

 

Sırığı ellerinden bırakanların özellikleri, daha geniş ve yaratıcı bir görüşe ve yardımsever bir güce sahip olmalarıdır.

 

Sonuç olarak, gerçekten bilmek olumlu bir var oluştur ve en güçlü deneyimi ve dışavurumu sessizliktedir.

Anthony Strano, Huffington Post, 2013