Mutlu Olmanın Yolları – I.Bölüm
12 Haziran 2017 Pazartesi
Kendiniz Olmak Mutlu Olmaktır
12 Haziran 2017 Pazartesi

Mutlu Olmanın Yolları – II.Bölüm

Mutlu Olmanın Yolları – Bölüm II 

Gerçekten mutlu olmak kolay değildir. Etrafımızda ve içimizdeki birçok şey, gerçekte mutlu olmadığımız halde, mutlu olduğumuz konusunda birlik olup bizi aldatır; aslında bu mutluluk sadece geçici bir histir. Coşkuyu, sahip olduklarımızı, zaferi ve belki de en yaygın olarak acı veya ızdıraplarımızdan kurtulmayı mutlulukla karıştırırız. Mutluluğun gerçek anlamı ve durumu konusundaki inanç ve akıl karışıklığını çözdüğümüzde, gerçekten o zaman mutlu oluruz. Bunu yapabildiğimizde hakiki mutluluğun üç temel halini ve mutluluk hissini anlamaya başlarız.  

Geçen bölümde bu mutluluk hallerinden iki tanesini inceledik: hoşnutluk ve neşe. Hoşnutluk, başkalarını umursamadan ya da onlarla bağlantıda olmadan, sırtını arkaya yaslayıp, tuhaf bir kendinden memnuniyet ya da rahatına düşkünlük halinde olmak değildir. Hoşnutluk durumumuzun kökünde yatan “iç huzuru” dur. Bu huzura dokunmak ve onu hissetmek ancak başkalarına ve dünyaya karşı direncimizi kırdığımızda mümkündür. Bu ise,  her şeyin – tam da zamanında, olması gerektiği gibi – hareket halinde olan, değişen, dönüşen, ortaya çıkan enerjiden ortaya çıktığının farkındalığı ve kabulüyle olur. 

Hoşnutluk, ancak dünyaya ve başkalarına müdahale etme ve/veya onları değiştirme “arzu”su yok olduğunda mümkündür. Bu, dünyada açıkça görünen haksızlıkları veya tahammül etmemiz gerekiyormuş gibi ‘görünen’ adaletsizlikleri görmezden gelmek anlamına gelmez. İçsel hoşnutluk halinden aldığımız güç, dayanabilmek ve esnek olabilmek için gerekli olanı bize getirir çünkü üzerinde hiçbir kontrolümüz olmayan bir dünya ile karşı karşıyayız. Mevcut ilişkilerimizde, gelecekteki değişimleri etkileyen de(kontrol eden değil) aslında bu güçtür. 

Hoşnutluk, dış etkenlerle tetiklendiğinde, kendi düşünce ve duygularımızdan tahrik olmamayı öğrendiğimizde ancak tam anlamıyla mümkündür. İçimizde ortaya çıkan herhangi bir şeyin geçip gitmesine ‘izin verebilmek’, iç dünyamızda hissettiklerimizi gözlemleyebilmek ve bu hisler nedeniyle sarsılmamak, her ruhsal çalışmanın amacıdır. İç dünyamızın kurbanı değil efendisi olmak pratik yapmayı gerektirir, ancak zamanla doğal halimizde kalmak mümkün olur; bunlar, huzur (dayanıklılığımızın içsel kaynağı), sevgi (gücümüzün içsel kaynağı) ve neşedir(dayanıklılık ve gücümüzün en doğal ve parlak parçasıdır).

Sadece hoşnut olabildiğimizde sevgiyle, şefkatle, herkesi ve her durumu bize geldiği gibi “kucaklayarak” olgunlaşabiliriz.

Sadece hoşnutlukla, duygusal tepkilerimizin sis ve buğusundan kurtulduğumuzda, her gün rastladığımız durumlara en uygun karşılığı verebiliriz.

Bu, aynı zamanda “yaratıcılığımızın” merkezidir. Bunu iyi yaptığımızda, yarattığımız ve başkalarına verdiğimiz karşılıklar, ilişkilerimizde uyumun artmasını sağlıyorsa, “yaşam deneyimimizde” belirli bir “neşe” hali söz konusudur. Bu neşenin kaynağı içtendir ve bu, (dışarıdan içeriye değil) içten dışa doğru yaşadığımızın bir işaretidir.

Mutluluğun üçüncü hali SAADETTİR. Bu herhangi bir şekilde harekete geçirilen bir saadet değildir. Tamamen içsel olarak özgür hissettiğimizde, ruhun, özün, doğal saadet halidir. Bu, aile, arkadaşlar, nesneler, anılar, tutkular gibi etrafımızdaki herşeye olan bağımlılıklarımızdan özgür olmaktır. Bu, ancak bağımlılıklarımızın ‘gerçekte’ dışarıda bir yerlerde olmadığını farkettiğimizde mümkündür. Bağımlılıklarımız kendi bilincimizde oluşur. Bağımlı olmaya meğil ettiğimiz şeyler, gerçek nesneler veya kişiler değildir; onların zihnimizde yarattığımız imgeleridir.

Bağımlılıklardan kurtulma, bütün bunları/insanları vs. kaybetmek veya onlarsız yaşamak anlamına gelmez;  başkalarından kaçınmak veya özensiz tavırlar sergilemek de demek değildir. Bağımsız olma, ‘sevgi dolu’ olma gücümüzü azaltmaz. Bağımlılıklardan kurtulma, diğerinin yükünün altında ezilme, başkalarına bağımlı ya da borçlu hissetme algısı ve hissiyatını artık ‘yaratmamak’ tır. Diğer herşey gibi, insanlar da gelir ve gider, gündelik hayatın dinamiğinde, hepsi oradadırlar. Bağımlılıklardan kurtulmak, bunları hayatımızda mutluluk kaynağı haline getirmeyi bırakmak anlamına gelir. ‘Almayı’ bırakır, onun yerine ‘veririz’. Başkalarının bize bağımlı olmalarına muhtaç olmayı bırakırız. Bu, bağımsızlığın eylem halidir ve içten dışa doğru yaşadığımızın başka bir göstergesidir.

Saadet hissini arttıran içsel özgürlük hali zaten hep içimizdedir ama bastırılmış ve unutulmuştur. Günlük bilincimiz içerisinde kaybolmuştur. Neredeyse tüm bağımlılıklar, bu saadeti, insanoğlunun mutluluğunun en saf halini tatma ihtiyacının sonucudur. Uyuşturucu bağımlısı, uyuşturucuya gerçekten bağımlı değildir ama uyuşturucunun geçici olarak sağladığı, saadet haline bağımlı olur.

Meditasyon, yüzyıllarca bu doğal ve hakiki içsel özgürlük halini doğal (madde içermeyen) yollarla geri kazanmak amacıyla uygulandı. Bağımlılık, özünde, sadece bağımlılık nesnelerine köle olduğumuz için hayatı çok fazla ciddiye almamıza neden olan şeydir. Böyle durumlarda hiçbir şeye sahip değilizdir; sahip olduklarımız bize sahipleniyor gibidir. Bağımlılıklardan kurtulmak, bunun mümkün olmadığını anlayarak sahiplenme çabamızdan vazgeçtiğimizde gerçekleşir. Bu, hayatla ‘oyun oynamak’ için, ‘neşeli ve oyunbaz’ olmak için, çocuksu bir şekilde değil ama neşe ve saadetle başkalarına da bu enerjiyi vermemize olanak sağladığı için bizi özgürleştirir.

Böyle bir saadet en büyük mutluluktur. Maddi dünyanın gündelik işlerinde gözle görünür tüm iniş ve çıkışları, neşe ve üzüntüleri, zafer ve yenilgileri, kayıp ve kazançlarıyla, bu neredeyse imkânsızdır. Ama yine de hepimizin bazı anları vardır. Bir kaç dakikalığına da olsa, kendimizi ve öğrendiğimiz herşeyi, geçmişimizi unuttuğumuz ve hatta geleceğe dair umut ve coşkumuzu askıya aldığımız anları hepimiz biliriz. Bu anlarda, derin ve engin bir özgürlük hissi vardır ve tamamen özgür bir ruh olmanın saadetini hissederiz. Kalbimiz şarkılar söyler ve ruhumuz ılık bir yaz akşamı, özgürce uçmanın verdiği saadeti ilk kez tadarken şarkı söyleyen genç bir kırlangıç gibi danseder.

 Soru: Hoşnutsuzluğumuzun içsel kaynaklı nedenleri nelerdir?

Düşünme konusu: Özgür olmadığınız duygusunu size yaşatan nelere tutunuyor ya da tutunmaya çalışıyorsunuz?

Eylem: Hiç bir bağımlılığınız olmasaydı hayatınızın nasıl olacağını hayal edin.

C Mike George 2010