Öfke Yönetimi
12 Haziran 2017 Pazartesi
Mutluluk
12 Haziran 2017 Pazartesi

Öz Değer

Öz değer, öz saygımızın ve motivasyonumuzun  temelidir.

Öz değer, her hangi bir anda kendimiz hakkında ne hissettiğimizdir.

Neredeyse hepimiz,  bugüne değin öz değerimizi  yanlış temeller üzerine inşa etmeyi öğrenmiş olduğumuzdan; öz değerimizi içsel olan  yerine dışsal  şeyler üzerine  yapılandırırır; kendi değerimizi mevkimize, sahip olduğumuz şeylere, kazancımıza ve başkalarından gördüğümüz itibara göre değerlendiririz.

Bu nedenle, öz değeri kaya gibi sağlam insanlara nadiren rastlarız. Çoğumuz, kırılgan olan öz değerimizi maskelemeyi de öğreniriz. Sonunda ise, gerginliğe teslim olur ve yıkılırız.

Her birimizin bu içsel dersi öğrenmesi ve kendi gerçek içsel gücümüzü bulması gerekir.
Bunu yapmak için, yaşam bize pek çok sinyaller verir ve olanaklar sunar, ancak çoğumuz gerginlikle yaşamayı ve aldatmayı sürdürmeyi seçerek ya mesajı gözardı eder ya da mesajcıyı vururuz.

İşte 7 haftada tamamlanacak 7 bölümden olusan bir on-line Öz Değer Semineri.  Öz değer sağlamak elbette ki basit, dar kapsamlı bir konu değildir, ancak bu seminer başlangıç için güçlü bir adım olacaktır. Kim bilir, bu belki de ihtiyacınız olan tetikleyicidir… Belki bu yazı size, ihtiyacınız olan ipuçlarını verecek, bir dönüm noktası olacaktır. Öğrenmek sadece okumaktan ya da dinlemekten ibaret değildir. Öğrenmek, pratikle kişinin uygulamasıyla gerçekleşir. Dolayısıyla öğrenmek eylemdedir.

Burada okuyacağınız her şey, yapacaklarınıza temel olmak üzere, seçmeniz, yaratmanız ve size destek olmak için hazırlanmıştır.

Seminerimiz 7 bölümden oluşacaktır. Size e-posta ile ileteceğimiz her bir bölümün sonunda, 1 soru, 1 düsünce ve 1 eylem yeralmaktadır.

Seminerlerimizden en çok faydayı elde edebilmek için, aşağıdaki süreci izlemenizi tavsiye ederiz;

Yazıyı okuyun ve okuduğunuz bilgi üstünde düşünün.

Soruyu yanıtlayın

Zihninizde düşünce ile oynayın

Hangi eylemi yapacagınıza ve onu nasıl gerçekleştireceğinize karar verin

Sonucu değerlendirin ve ne öğrendiğinizi tanımlayın

 

– Bölüm 1 : SİZ EŞSİZSİNİZ
Çoğumuz, insana dair en önemli özelliklerden birini, herbirimizin eşsiz bir insan olduğu gerçeğini unuturuz? Herbirimiz, kendimize ait geçmişimizle, düşünce kalıplarımızla ve kişiliklerimizle eşsiziz.

İnsanlıkta kopyalama yoktur. Anne ve babalarımızın dizleri dibinde öğrendiğimiz, en köklü alışkanlıklardan birisi, kendimizi başkalarıyla kıyaslamaktır. Başka biri gibi olamayacağımızı, görünemeyeceğimizi, davranamayacağımızı unuturuz. Taklit daima başarısızlıkla sonuçlanır, özellikle de kendimizi iyi hissetmek için bir başkası gibi olmaya bağımlıysak. Görünüşler dünyasında, bizim bir başkası gibi görünme veya başkası gibi olma arzumuzdan moda dünyası istifade eder. Eğer kahramanımızı, oyun modelimizi, hatta reklamdaki modeli başarılı bir şekilde taklit edebilirsek, o zaman yaşamımızdaki her şeyin daha iyi olacağına, nihayet mutlu ve başarılı olacağımıza inanırız ve bu güdü ile satın alırız.

Kıyaslama ve taklit etme alışkanlığı, öz değerin en büyük katillerinden birisidir. Bu bizi, kendimizi tanımaya başlamaktan alıkoyar. Yüzleri, şekilleri ve sağlığı kıyaslamak, bizi yüzeysel meseleler dünyasına hapseder. Aradığımız güzelliğin çıplak gözle değil, ancak içsel gözle görülebileceğinin farkına bile varamayız. Bu nedenle öz değerimizi oluştururken ilk ve en önemli adım, kıyaslama alışkanlığını yıkmak, bilinçsiz bir şekilde başkası gibi olmaya çalışmayı durdurmaktır.

  Soru: Kendinizi sürekli olarak, en çok kıyasladığınız üç kişi kimdir?

Düşünce: Bugünkü yetenekleriniz ve güçlü yönleriniz nelerdir?(Sizi eşsiz yapan şeyler nelerdir?)Hangi yeteneklerinizi/ güçlerinizi/becerilerinizi geliştirdiğinizi farkediyorsunuz?

Eylem: Kıyaslama alışkanlığınızdan kurtulmak için neye odaklanmalısınız?

– Bölüm 2 : SİZ ZATEN GÜZELSİNİZ
Kişisel gelişme mekanizmasının özünde bir ikilem vardır. Hepimiz zaten güzel ve mükemmeliz ve hep öyleydik ama bu güzelliğin farkında değilizdir; çünkü bu içeride, derinlerde saklı ve bize kendimizin derinliklerine gitmek, onu görmek, hissetmek ve ifade etmek öğretilmedi. İç güzellik, ruhun yaradılıştan olan niteliğidir ve bu nitelik daima bilincimizin özündedir, bedenimizde değil. Ancak sevgi ve huzurun ve ilişkilerimizdeki bilgelik ve hakikatın kaynağının kendimiz olduğunu farkettiğimizde, gerçekten ne olduğumuzu bilebiliriz. Fakat bunu bilmiyoruz, çünkü kendimizi ruhsal bir varlık olarak görmemek üzere eğitildik. Yalnızca fiziksel bedenden ibaret olduğumuz yanılgısını öğrendiğimizde, güzelliği kendi dışımızda bulmaya çalışırız. Güzelliği ve onun getireceğini sandığımız başarıyı satın almaya yelteniriz. Pazarlamacıların verdiği mesajların tuzağına düşeriz ve güzelliğin satın alınabileceği ve makyajlanabileceği, sıkıştırılabileceği, bedenimizin gerginleştirilebileceği ya da fazlalıkların dışarı çıkarılabileceği yanılsamalarına teslim oluruz. Fakat artık hepimiz biliyoruz ki, bu işlemin hedefi yüksek öz değer değil, tam tersidir. Bu nedenledir ki, fiziksel olarak güzel olan çoğu kişi en kırılgan öz değere sahiptir. Onlar, başka insanların arzu dolu bakışlarını kendi fiziksel görünüşlerine çekerlerse kendilerini iyi hissederler.

Dolayısıyla, “gerçek” öz değeri yeniden yapılandırmak kendini idrak etmenin, kendini tanımanın ve özfarkındalığın içsel bir sürecidir. Kendi içsel niteliklerimizi görmek, onları değerlendirmek ve en önemlisi bunları başkalarının yararına olacak şekilde ifade etmek için zaman ayırmamız gerekir. Bu şekilde, kendi gerçek güzelliğimizi gittikçe daha fazla tanırız. Zaten var olanı yeniden keşfetmeye hazır mısınız?

Soru: Hayatınızdaki yedi kişiden, sizdeki belli bir olumlu özelliği tanımlamalarının istendiğini hayal edin. Onların sizde gördüklerini düşündüğünüz yedi farklı özelliğin listesini yapın.

Düşünce: Şimdi bu her bir nitelik/özellik için  üzerinde birkaç dakika harcayın ve kendinizi, bunları yaşamınızda ifade ederken hayal edin.

Eylem: Yarın;nerede, kiminle ve ne zaman başlayacaksınız?

– Bölüm 3: BAŞKALARININ FİKRİ
Öz değerinizin gücü daima test edilir. Öz değerinizin ne kadar güçlü ve sağlam olduğunu, birisi sizi eleştirdiği, ya da birisinin arkanızdan birşeyler söylediğini duyduğunuzda anlarsınız. Eğer herhangi bir şekilde etkileniyorsanız, bir başka deyişle bir şekilde tepki veriyorsanız, bu, öz değerinizin kırılgan olduğu anlamına gelir. “İncinme” duygusunu yaratır ve hissedersiniz ve hakarete uğradığınızı düşünürsünüz. Çoğumuza, kendi öz değerimizi başkalarının fikirlerine dayandırmamız öğretildiği için, hem aklınızda rahatsızlık yaşarsınız, hem de gücünüz azalır. Bütün bunlar kafanızın içinde çok hızlı bir şekilde oluşur. Bir başka deyişle, hakarete uğrama ve hayal kırıklığı duygusunun kaçınılmaz olmadığı, sadece bir seçim olduğu unutulur. Bu olumsuz ve duygusal olarak tepki verme alışkanlığıdır. Siz iyi olduğunuzu düşündüğünüz sürece, başkasının sizin için ne söylediği ya da ne düşündüğü önemli olmaz; içsel dinginliğinizi, soğukkanlılığınızı, içsel huzurunuzu, gücünüzü ve olumlu yanıt verme becerinizi kaybetmezsiniz. Bu kolay, öyle değil mi? Hayır mı? Neden?

Şartlanma, öğrenme, başkalarını taklit etme, bunların hepsi sizin kendi fikrinizi başkalarının fikirlerine dayandırma entrikasıdır. Ölümcüldür.

Başkasının sizin için ne düşüneceği hakkında endişelenmeyin. Yaşamınızdaki yüz kişinin her biri farklı şeyler düşünmekteler- bunlardan her hangi birinin ne düşündüğünü tam olarak asla bilemezsiniz, çünkü siz asla bir başkasının zihninin içinde olamazsınız. Ve bilseniz bile, onlar istediklerini düşünemezler mi? Siz kim olduğunuzu, kendi doğanızdaki nitelikleri biliyorsunuz…öyle değil mi? Siz başkalarının fikirlerine bağımlı değilsiniz….öyle değil mi?

  Soru: Kendi hakkınızdaki düşünceleriniz için kimlerin fikirlerine karşı daha hassas olduğunuzu düşünüyorsunuz?

Düşünce: Birisini sizi eleştirirken dinlediğinizi düşünün,  gene de tamamen sakin kalıyorsunuz ve kontrollüsünüz, eşsiz olduğunuzu ve başkalarından etkilenmeyecek şekilde kendi içsel kuvvetinizi ve kişisel gücünüzü bulduğunuzun  bilgisiyle dinginsiniz.

Eylem: Bunu yarın kiminle, nerede ve ne zaman uygulayabilirsiniz?

– Bölüm 4: SAYGININ GÜCÜ
Öz değer ve öz saygı sıkı bir şekilde birbirleriyle bağlantılıdırlar. Biri diğerinin ayrılmaz parçasıdır. Biri olmadan diğerinin olması imkansızdır. Maalesef, kendimize nasıl saygı göstereceğimizi öğrenmek, eğitimimizde pek fazla yer tutmaz. Aslında, hiç yer tutmaz. İlişkilerimizin bu derece zor, çelişkiyle dolu, çoğunlukla suiistimal edilmiş olması ve bağlantıların kesinlikle kopmasının nedeni budur. Bütün bu içsel ve dışsal uyumsuzluk belirtilerinin kökenindeki neden öz saygı eksikliğidir. Bir başka kişi, bütün negatif enerjisini bizim üzerimize boşaltsa bile, eğer kendi öz saygımızı koruyabilirsek, dingin, olumlu ve etkilenmemiş bir halde kalmayı başarabiliriz. Aslında, eğer öz saygımız kuvvetliyse, benzer şekilde karşılık vermek yerine, merhamet ve anlayışla davranırız. Öyleyse öz saygımızı nasıl yenilemeli, oluşturmalı ve güçlendirmeliyiz. Bir yolu başkalarına saygı göstermektir- nasıl olduklarının ya da ne yaptıklarının önemi olmaksızın. Bir başka insana saygı göstermek, o ilişkinin temel taşıdır. Başkasına saygı gösterdiğimiz süreçte, aslında kendimize saygı gösterdiğimizi nadiren idrak ederiz. Bu yolla saygıyı ilk alan kişi biz oluruz. Diğer kişinin, dışarılarda bir yerlerde, bizden oldukça ayrı bir şekilde var olduğunu düşünme eğilimimiz vardır. Öyledirler, fakat aynı zamanda bizim zihinlerimizde de vardırlar. Bu nedenle başkalarına saygı gösterdiğimiz zaman, kendi içimizde kendimiz için saygı yaratmış oluruz! Saygı gösterme sürecinde, kendimize olan saygıyı inşa etmiş oluruz.

    Soru: Birisinden korkmakla birisine saygı duymak arasındaki fark nedir? (Bunun için zaman ayırın, çünkü çoğumuz bu ikisini karıştırırız)

Düşünce: Saygı göstermek nasıl bir şeydir? (Başka bir kişiye saygı gösterebileceğiniz yedi farklı yol düşünün) – Başkalarına saygı duyabilme becerisini geliştirmeye mani olan  en büyük içsel engelin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Eylem: Bugün, bilinçli olarak, şu ana kadar olduğundan daha fazla saygı göstermek için kimi seçerdiniz? (Saygılı olmak için yargılamamanız gerektiğini hatırlayın)

– Bölüm 5: ÖZ DEĞER GERÇEK DEĞERDİR
Eğer öz değer duygunuz için mevkinizi, maaşınızı ve malınızı kıstas alırsanız, gerçek öz değeriniz olmayacaktır. Bütün bunlar geçicidir, bazen en umulmadık anlarda gelirler ve giderler. İster büyük bir şirketin yöneticisi olsun, ister kral ya da üniversite öğrencisi olsun hemen hemen herkesin bu nedenle bir öz değer sorunu vardır! Biz hepimiz, şu anda küresel bir toplum haline gelmiş olan toplumumuz tarafından, insan değerini mevki, sahip olunan mal ve maddi gelirin miktarıyla ölçecek şekilde eğitildik. Ölümcül, ölümcül, ölümcül! Bu önlenemez bir acı ve mutsuzluk yazgısı yaratmaktadır. Mesela küçülen bir organizasyondaki işçi ya da yöneticiye ve bu küçülmeninin kaçınılmaz sonu olan işten çıkarılma veya erken emekli olduklarındaki durumlarına bir bakın. Aniden, bir yaşam boyu süren istikrardan sonra, işleri ve gelirleri tamamen elden gitmiştir.

Kendilerini kara bir delikte yüzerken, umutsuzlukla karmaşaya düşmüş ve bazı durumlarda intiharı düşünecek halde bulurlar. Neden? Çünkü kendi öz değerlerinin işleriyle, işteki yetenekleriyle, maaş düzeyleriyle vb. tanımlanmasına izin vermişlerdir.

Soru: Sizin öz değeriniz hangi dış unsurlara dayanmaktadır?

Düşünce: Eğer gerçek zenginlik para veya mal değilse, o halde nedir?

Eylem: Yarın, kendi benlik duygunuzu, kendinizin dışında yaptığınız veya sahip olduğunuz bir şeyden, içinizde olan bir şeye dönüştürmenizde yardımcı olacak, ne yapmaya başlayabilirdiniz?

      

– Bölüm 6: ÖZ DEĞER TAKDİR PLATFORMUNDA OLUŞUR
Öz değerleri için yalnızca bir dizi yetenek ve beceriyi temel alanlar, gerçek öz değere sahip olamazlar. Niçin? Çünkü bu yetenek ve becerilerin işe yaramadığı ve gerekli olanların da henüz gelişmemiş olacağı durumlar daima var olacaktır.  Bunun klasik örneği, sınıfta mantık ve muhakemede parlak olan dalgın zihinli profesördür. Fakat bir kokteyle  götürdüğünüzde, o tamamen kayıptır. Bire bir sohbetlerde gerekli olan sosyal yeteneklerini geliştirmemiştir. Kişisel duygularını ifade etmekte çok zorlanır ve başkalarına karşı duyarlı olması hemen hemen imkansızdır. Bu durumda öz değer uçup gider. Bununla birlikte, gerçek öz değeri olan kişi, şu anda yetenekleri olmasa da, öğrenebileceğini idrak eder. Böyle durumları, kendi kişisel sınıfları olarak kullanabilirler ve bunun sonraki etkisi şu duygu olmaz, “Oh! Bire bir sohbet konusunda hiç iyi değilim.” Bunun yerine şöyle düşünürler, “Şu anda nasıl yaptım, neyi yeterince iyi yapmadım ve daha ne öğrenmem gerekiyor?” Yüksek öz değerin içinde, belli bir alçakgönüllülük vardır. Yüksek öz değere sahip biri “ben biliyorum” kibrinden kurtulmuş durumdadır. Onlar, bütün yaşamları boyunca bir hayat öğrencisi olacaklarını bilirler.

Soru: Anahtar yetenekleriniz ve becerileriniz nelerdir? Hangi durumlarda kendinizi o yerin veya kendi derinliğinizin dışında bulursunuz? Bu durumlarda ne öğrenmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz?

Düşünce: Öz değerinizi korurken, kendinizi yetenekli ve değerli olarak gözünüzde canlandırın.

Eylem: Kişisel beceri öğrenme pörtföyünüzü geliştirmek  için yarın ne yapacaksınız?

– Bölüm 7: SESLER
Çok genç yaşlardan itibaren hemen hemen hepimiz bize yöneltilen eleştiri seslerini duyduk. Bu, yaşamımız boyunca yankılanan bir sestir ve bilinçli bir şekilde bunun farkında olmadıkça ve bu sesin sözcüklerini dikkatle dinlemedikçe, bu ilk darbe ile tahrip olmuş öz değeriniz iyileşemez. “Eleştiren anne-baba”nın öz imajımız ve öz inancımız üzerinde köklü ve devam eden bir etkisi vardır. Bu olumsuz olan her hangi bir şey olabilir. “Çok iyi değilsin… yapamazsın… sen hep böylesin… sen ağlayan bir bebektin… hiçbir zaman yapamazsın… şunda işe yaramazsın…” Çocukluk yıllarımızda ebeveynler idollerimizdir ve idoller daima doğruları söylerler. Bu nedenle onlara inanırız ve kendimiz hakkında bize anlattıklarıyla yalnızca kendi öz imajımızı şekillendirmekle kalmayız, onların sesleri de yıllarca, muhtemelen yaşamımızın geri kalan kısmında, kafalarımızın içinde bilinçaltımızda kalır. Kendi içsel güzelliğimize ait duygumuz, bu şekilde hiçbir zaman şekillenme fırsatı elde edemez. Bir kurban olduğumuzu ileri sürebileceğimiz tek zaman budur. Fakat o, o zamandı, bu ise şimdi. “O zaman” değişemez, fakat şu an dönüşebilir. Eğer öz değerinizin biraz düşük olduğunu, ya da hemen hemen hiç olmadığını kabul edecek cesarete sahip olmuşsanız, o zaman bir sonraki adımı atacak cesaretiniz de vardır, kafanızdaki o sesleri uzaklaştırmak ve kendinizi özgür bırakmak. Mantığa aykırı gibi görünse de, bu onlarla savaşmak ve onları fethetmek anlamına gelmez. Bu, onları kabul etmek ve sevmek, fakat nazik bir şekilde, onlarla uyuşmamak anlamına gelir. Eğer onlara direnir veya öldürmeye çalışırsanız, onları sadece daha fazla kuvvetlendirirsiniz. Onların yerine başka bir şey koymak çok daha etkilidir. Olduğunuz yerden başlayın ve kabullenin, kabullenin, kabullenin! Olduğunuz yeri kabullenin, şu anda hissettiğiniz şeyi kabullenin. Bu, öz imajınızı ve öz inancınızı yavaşça yeniden yapılandırmanın başlangıcıdır. Şimdi kendi ebeveyniniz, arkadaşınız, yoldaşınız ve sevgiliniz olduğunuzu idrak edin ve kendinizle kabullenerek, severek ve nazik bir şekilde konuşmaya başlayın. İlk anda garip gelebilir, fakat  ilerlemeye devam edin,  kendiniz hakkındaki duygularınızın ne kadar hızlı dönüştüğünü ve size nasıl doğal bir içsel güç ve esneklik sağladığını görerek şaşıracaksınız.

Soru: Hiç kendinizi aşağıladığınız veya eleştirdiğiniz oldu mu? (Bu eleştiren ebeveyn veya olumsuz öz konuşma olarak bilinir.) Bu, en çok hangi durumlarda oluyor? Ve bu ses ne tür şeyler söylüyor?

Düşünce: İçsel eleştirinizle savaşmayın veya mücadele etmeyin; eğer yaparsanız, bu sanki kendinizle mücadele etmek gibi olur. Geçmişinizi kabul edin ve kendinizi şu andaki halinizle kabul edin. Rahatlayın ? Her şey yolunda mı?

Eylem: Nasıl meditasyon yapacağınızı öğrenmek için zaman ayırın. Bu, içsel eleştiri gücünü silahsızlandırmak için en derin ve en etkili yol olacaktır.