Bırakalım Gitsin
12 Haziran 2017 Pazartesi
Sesleri Duyuyor musunuz?
12 Haziran 2017 Pazartesi

İyi Bir İnsan mısın?

İyi bir insan mısın? Etraftaki insanların iyi kalpli olduklarına inanıyor musun? Sürekli iyi şeyler düşünmeyi ve iyi şeyler yapmayı bu kadar zor kılan nedir?

Çoğu kişi muhtemelen iyi insan olduklarını söyler. Çoğu başkalarının da iyi kalpli olduğunu söyler. Yine de zaman zaman ve bazen sıklıkla, ‘o kadar da iyi olmadığımızı’ gözlemleriz ve çoğunlukla başkalarının da ‘o kadar da iyi olmadıklarına’ hükmediveririz. Bazen inanç ve gerçeklik arasındaki uçurum açılır ve bazen de ‘iyi bir şey’ yaptığımızda inancımız gerçekliğimiz olur. Bu durumda, iyi ve iyilik kavramları tam olarak ne anlama gelir?

İyi, basitçe ‘erdem’ olarak tanımlanabilir. Eğer kişi erdemliyse ‘iyidir’ ve söylediği ve yaptığı herşey bu iyilikten gelir.

Onlara ‘iyilik yapan’ denemez çünkü çoğu ‘iyilik yapan’ genellikle sadece iyilik yaptıklarına inanan müdahale edicilerdir, art niyetlerinin olduğunun farkında değildirler. Bu, ilgi talep etmekten, onay veya övgü ihtiyacına kadar her şey olabilir. Diğer yandan, gerçek ‘erdemlilik’ kişisel bir sebep veya gündeme bağlı değildir; sadece başkalarının ihtiyaçlarına göre belli zamanlarda diğerlerine yardım etme, onlara bir fayda sağlama ve iyileştirme amacını taşır. 

Dünyadaki en kötü insan bile iyi bir şeyler yapmak için herhalde zaman bulur… yılda bir kez bile olsa! Ve böylece, başkalarına değilse bile, kendilerine, kalplerinde biraz iyilik olduğunu hatırlatırlar. İnsanların, huzur ve çatışma arasındaki seçimlerini görmek için bir anket yapılsaydı, sonuç tahmin edilebilirdi. Çoğu insan çatışma içinde yaşamayı seçmez. İnsanlar arasındaki en anlamlı ilişki nefret değil, sevginin varlığıdır. Sevgi iyi olan her şeyin kaynağıdır ve sevgi iyi olmayan bir şeyin kaynağı asla olamaz. Temelde, hepimiz (özümüzde) sevgiden oluşuruz ve sevgiyi veririz, bu da iyilik ‘yapma’ potansiyeline sahip olan iyilik dolu ‘varlıklar’ olduğumuz anlamına gelir. Erdem, eyleme geçmiş sevgidir. Öyleyse sevgi, iyilik ve erdem neredeyse birbirinin aynıdır. 

Karamsarlık, kutuplaşma ve saygısızlığın arttığı bugünlerde erdem pek de revaçta değildir. Yalancılık, hırsızlık, dolandırıcılık ve hile artık çoğu kültürde yer edinmiş durumdadır. Modernliğin egemenliği altındaki kültürlerde artış gösteriyor ve bu büyüme çoğunlukla maddi zenginliğin arttığı yerlerle aynı oranda artıyor.  

Bunun nedeni nedir? Erdemin revaçtan düşmesinin sebebi nedir? İyilik, adalet, dürüstlük, güven ve saygı gibi erdemlerimizi nasıl kaybettik? Husumet, kıskançlık, aç gözlülük ve dikkatsizliğe kendimizi toplu olarak teslim etmeye nasıl karar verdik?  

Bunun açıklaması, güçlü olanın hayatta kalması gibi basit bir inançtan ibaret olması olabilir mi? Ya da, bize öğretilen şeylere (örneğin; istediğimizi alamayabiliriz veya sahip olduğumuzu kaybedebiliriz gibi) inanmaya başlamamız olabilir mi? Başkalarının bize karşı tavırlarının merhametten ve şefkatten yoksun olduğunu ve bizim de aynı şekilde davrandığımızı farketmemiz ve bunun sonucu olarak da kin ve hınç döngüsüne girmemizden dolayı olabilir mi? Muhtemelen yukarıdakilerin hepsine ve birçok başka sebebe evet cevabını verebiliriz. 

Peki, erdem tam olarak ne anlama gelir? Dünya tam tersini alkışlar ve ödüllendirir görünürken (örn.: kötülüğü), nasıl erdemli olabiliriz? Çoğu kişi bizim safdilliğimiz olarak gördükleri şeyi bir nevi yargılar ve alay ederken, bizim yine de erdemli davranmamıza değer mi? Peki kendimizi kandırmadan erdemliliğimizi nasıl muhafaza edeceğiz? 

Geleneksel olarak erdem, ruhumuzun güzelliği ve gerçeğinin, yani sevginin, iyi olan düşünce ve hareketlerimizin doğduğu bilincimizin en derinlerinden gelen şey olarak tanımlanır. Bu “içsel mekân” tüm öğrendiklerimizden önce de vardı. Bu doğamızdır. 

İyi olmak ve iyi şeyler yapmak gerçek bir kalple, yani sevgi dolu bir kalple, doğru eylemle mümkündür. Eylemlerimiz buradan ortaya çıktığında bütünlük ‘hissiyatı’ olur ve her şey oradan akar. Gerçek kalbimizle iç bağlantımızı, yani farkındalığımızı, kaybettiğimizde ise ‘sevgi’ dediğimiz şeyle ‘kopukluk’ yaşarız. İşte o zaman her şey sarsılmaya, tıkanmaya başlar ve bilincimiz bize gerçek olanın, iyi olanın tersi yönünde davrandığımızı bildirir. 

Bu durumda, erdemin kökeninde kim ve ne olduğumuz gerçeği yatar. Örneğin, “sadelik” ; sade yaşamak ve durumlara ve insanlara sadelikle yaklaşmak, çoğunlukla bir erdem olarak görülür. Ancak, bugün çoğu insanda bu nadir görülen bir ‘erdem’dir çünkü hayatımızı karmaşıklaştırma eğilimindeyiz. Yaşamayı karmaşık bir süreç haline getirdik.  

Neden? Çünkü zaten sahip olduklarımız için kendi dışımıza bakıyor, sevgi ve mutluluğu nesnelerde, insanlarda, başarıda ve hatta gittiğimiz yerlerde arıyoruz. Bu yüzden birçok şey biriktiriyor ve çok başarımız olsun istiyoruz; böylece hayat karmaşık bir hale geliyor. Kendimizi iyi hissetmek için başkalarına bağımlı hale geliyoruz, böylece ilişkilerimiz zorlaşıyor.  

Ancak sevgi ve mutluluğun bizim doğuştan gelen içsel halimiz, yani kaynağımız, olduğunu anladığımızda ve bunu deneyimlediğimizde, karmaşa ve zorlukları çözebilir ve daha sade bir şekilde yaşayabiliriz. Hislerimiz söz konusu olduğunda başkalarına bağımlı olmadığımızda, ilişkilerimizi daha ‘karmaşasız’ yaşayabiliriz. 

Ne olduğumuz gerçeğini – yani sevgi kaynağı ve neşe üreten olduğumuzu – ve hislerimizi yaratanın kendimiz olduğu gerçeğini farkettiğimizde, erdem serbestçe içeriden doğar ve kişiliğimizden iyilik ortaya çıkar. Ama bu “Sade yaşayan ve yaptığım herşeye sadelik getiren bana bir bakın. Ne kadar erdemliyim!” şeklinde düşünmeye başlamamız gerektiği anlamına gelmez. Böyle bir düşünce tarzı sadece egonun başka bir yüzünün ve farkedilme arzusunun bir habercisidir ve böylece hayatımız yeniden karmaşık bir hal alır. Erdemlilik ancak gözlemci, ‘diğeri’, yani erdemli düşünce ve hareketin muhatabı ya da sadece şahidi tarafından farkedilir. 

Erdemli olmak, iyi olmak anlamına gelir; yani kendi doğamızın gerçeğiyle bağlantıda olmak olmaktır. Doğal olmak ise farkedilme, onaylanma veya övgü isteğinden özgür olmaktır. Bunları istemek ‘kötülük’ demek değil, hayır sadece doğal değildir, kim ve ne olduğumuz gerçeğinden bir süreliğine koptuğumuzun ve uzaklaştığımızın bir işaretidir. 

Soru: Gerçekten erdemli bir hareketle karşılaştığınız bir zamanı hatırlayın. Bu hareketi tam olarak erdemli yapan ya da gerçekten iyi yapan neydi? 

Düşünmek için: Günümüzde iyi ve erdemli olmayı zorlaştıran nedir? 

Eylem: Bu hafta bazı riskler alın ve iyilik yapmaya karar verin; yani karşılığında hiç bir beklentiniz olmadan, sadece bunun nasıl bir his olduğunu görmek için! Art niyet taşımadan…    

Mike George